Sefarad Diasporasının Müzikal Mirası

Yazıcı-dostu sürüm

1 Mayıs 2019 Çarşamba günü Yunus Emre Enstitüsü "Sefarad Diasporasının Müzikal Mirası" adlı bir konferansa ev sahipliği yaptı. Etkinliğin başında kısa bir konuşma yapan Halkla İlişkiler Müdürü Casey Kim, "Bu akşam hepinizi burada görmekten büyük mutluluk duymaktayız. Burada sadece Sefarad müziğinin hakkında daha fazla bilgi sahip olmakla kalmayacaksınız, aynı zamanda sürgün edilen bu halkın nasıl çok çeşitli kültürlerle temas halinde kendi kültürünü zenginleştirip canlı tuttuğunu da öğreneceksiniz." ifadelerini kullandı.

Konferansta müzisyen Lori Sen, Sefarad Yahudilerinin tarih, dil ve kültürü hakkında eğitici açıklamalarda bulundu. Konferansı, klasik Sefarad müziği seçkisi takip etti. Türk müziği akademisyeni olan Lori Sen, opera, sanat şarkısı, müzikal tiyatro ve caz gibi birçok vokal türdeki çok yönlülüğüyle tanınmaktadır. Türkiye, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde konserler veren Sen, çok farklı türlerde çalışan müzisyen ve bestecilerle sık sık işbirliği yapmaktadır. Yaptığı müzikte, zengin bir müzikal dilin ve kökenlerinin maneviyatının ve dünyanın çeşitli bölgelerinin etkileri görülmektedir. Gitarist Jeremy Lyons, Baltimore merkezli iki çağdaş müzik grubunun üyesidir. Rönesans ve Barok müzik konusunda kapsamlı bilgisini, döneme ait Rönesans lavtası, Barok gitarı ve Barok viyolonseli gibi müzik aletleri çalarak ortaya koymaktadır.

Bir Sefarad aşk şarkısı olan "Adio querida" gecenin ilk şarkısıydı. Bu güzel parça birçok açıdan ünlü besteci Verdi'nin La Traviata'sına benzemektedir. Bunun nedeni birçok Sefarad şarkısının Orta Çağ müziğinden esinlenerek Sefarad toplumunda yeniden yaratılması yoluyla üretilmiş olmasıdır. "Fel sharah canet betet masha"nın en merak uyandırıcı melodisi, Sefarad şarkılarının mistik boyutunu dinleyiciye göstermiş oldu. Bu şarkı, "Birçok adı olan gizli bir dünya, Güneydoğu Avrupa'nın tümünde ve Akdeniz bölgesinin bazı kısımları, Orta Doğu, Kafkasya, Orta Asya, Uzak Doğu ve Kuzey Amerika'da yankıları olan bir melodi" olarak tanımlanmaktadır. Bu şarkının nereden geldiği konusunda doğru bir bilgi yoktur. Bu şarkının melodisi, her ulusun tanıdığı, benimsediği ve değer verdiği birçok ülkenin ortak vizesi gibi.

Bir saat süren konserin diğer önemli parçaları arasında İspanyol besteci Matilde Salvador'un bestelediği canlı ve eğlenceli bir parça olan "Arvolicos d'almendra," Manuel Valls tarafından yönetilen romantik bir balad olan "La rosa enflorece" ve en popüler aşk şarkılarından biri olan "Los bilbilicos" bulunuyordu. Tüm konser boyunca seyirci her şarkıya alkışlarla destek verdi. Nitekim, müzisyenler her parçayı, yoğunluk, nezaket ve neşe gibi farklı duygularla çaldılar. Seyirciler de Roberto Pla, Manuel Valls, Lorenzo Palomo, Andrew Zohn, Ulrike Merk ve Matilde Salvador'un harika eserlerinden son derece zevk aldılar. Seyircilerden Carlos, "Konser olağanüstüydü. Son iki parça o kadar muhteşemdi ki, müzisyenle birlikte neredeyse her notaya söyledim." ifadelerini kullandı.

Yunus Emre Enstitüsü, Sefarad geleneklerinin neredeyse ortadan kalkmaya yüz tuttuğu bir zamanda bu etkinliği düzenleyerek katılımcıların bu Sefarad şarkılarının tadını çıkarmalarını sağlamış oldu. Dinleyiciler, bu şarkı ve baladlarda Türk, Yunan ve Arap unsurlar tespit etti. Yunus Emre Enstitüsü'nün tüm dünya vermek istediği mesaj da, en güzel şeyin, farklı kültürlerin bilgeliklerini birleşimiyle ortaya çıktığıdır.

1492 yılında İspanya'dan sınır dışı edilen Yahudilerin bazıları Filistin'e, bazıları Portekiz'e giderken birçoğu Akdeniz bölgesi boyunca dağılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu Sefarad Yahudilerine kucak açmış ve İstanbul'da bir Sefarad toplumu kuran Yahudiler dört yüzyıl boyunca gelişip büyümüştür. Sefarad kültürünün ifade biçimlerinin en önemlileri arasında yer alan müzik, Sefarad tarihi hafızasının 20. yüzyılda inşası ve dile getirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

"Gelin tanış olalım. İşi kolay kılalım. Sevelim sevilelim. Dünya kimseye kalmaz."

--Yunus Emre 1238-1320